top of page

Dünyadan Toplumcu Belediyecilik Örnekleri

02_barcelona-en-comu-historia-guanyem-bcn.jpg

BARSELONA

MÜŞTEREK BARSELONA / BARSELONA EN CAMU (BECU)

İSPANYA

Barselona En Comu (BECU) (Müşterek Barcelona), 2008 ekonomik krizinin ardından ortaya çıkan sosyal ve ekonomik sorunlara tepki olarak 2014 yılında Barselona sakinlerinden oluşan bir vatandaş inisiyatifi olarak kurulmuştur. Ekonomik krizin getirdiği yoksullaşmaya karşı 2009 yılında Barselona’da kurulan PAH’ın (İpotekten Etkilenenler Mağdurları Platformu) yükselttiği eylemler, 2011 yılında 15-M Hareketi’nin (Indignados/Öfkeliler Hareketi) öncülüğünde daha da büyüyerek İspanya genelinde milyonlarca vatandaşın katıldığı büyük protesto gösterileri ve meydan işgallerine zemin hazırlamıştır. BECU, işte bu halk hareketinin etkisi altında, tabandan geniş katılımlı halk toplantıları dayanan semt meclisleri ve forumlarla örgütlenmiş ve 2015 yerel seçimlerinde, Ada Colau’nun belediye başkanlığında Barselona Belediyesi’ni yönetmeye hak kazanmıştır. Böylece Ada Colau Barcelona’nın ilk kadın belediye başkanı olmuş ve 2023 senesine kadar O’nun başkanlığında BECU kenti yönetmiştir. BECU’nun belediye yönetiminde elde ettiği başarılar, halkın yaşam kalitesini artırmaya yönelik bir dizi politikayı içermektedir. Bu politikalar ve uygulamalar; sosyal konut projelerinden kamu eliyle sunulan kentsel hizmetlere, turizm düzenlemelerinden katılımcı demokrasiye kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. BECU yönetime geldikten sonra, ekonomik krizin yarattığı konut sorununa karşı sosyal konut projeleri geliştirmiş, boş duran konutların yarattığı rant spekülasyonunu engellemeye çalışmış, turizmin yerel konut piyasası üzerindeki baskısına karşı mücadele etmiş ve kira artışını sınırlayacak önlemler almıştır. BECU yine bu dönemde belediye bünyesinde bir enerji şirketi kurarak sürdürülebilir enerji politikaları uygulamaya koymuş ve bu yolla enerji hizmetleri daha erişilebilir hale getirmiştir. Bu şirket, başta güneş enerjisi olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yaparak, enerji maliyetlerini düşürmüş ve ekolojik çözümler sunmuştur. BECU, karar alma süreçlerine halkın daha geniş katılımını sağlamak için dijital ve mekansal demokrasi platformları kurmuştur. Decidim Barcelona (Barselona'ya Karar Verelim) adlı online platform aracılığıyla halk karar süreçlerine daha etkin ve hızlı katılabilmiş ve bu dijital ağ sayesinde belediye bütçesinin halkın önceliklerine göre şekillenmesi sağlanmıştır. Bununla birlikte BECU, yerel düzeyde mahalle meclisleri kurularak, mahalle sakinlerinin sorunlarını ve önerilerini belediye yönetimine iletmelerini sağlamıştır. Yine BECU döneminde hızlandırılan Süperblok uygulamaları ile blok nizam yapı adaları arasında kalan yollar yayalaştırılarak yeşil alan, meydan, oyun ve etkinlik alanına dönüştürülmüştür. Böylece şehirdeki trafik yoğunluğu azalmış, hava kalitesi iyileşmiş ve halka daha fazla kamusal alan sunulmuştur. BECU, 2017 yılında Korkusuz Şehirler Ağı’nın kurulmasında ve geliştirilmesinde de kritik bir rol oynamıştır. Bu küresel ağ, yerel yönetimlerin sosyal adalet, çevresel sürdürülebilirlik, demokratik katılım, toplumsal cinsiyet eşitliği, müşterekler mücadelesi ve etno-kültürel ayrımcılığa karşı mücadele gibi konularda işbirliği yapmasını sağlamış ve dünya genelinde önemli bir etki yaratmıştır. BECU’nun yukarıda bahsi geçen politika ve uygulamaları, belediye yönetiminde şeffaflık, hesap verebilirlik ve karar süreçlerine halkın doğrudan katılımını artırarak sosyal adaleti sağlamaya yönelik önemli adımlar olarak öne çıkmaktadır. BECU müşterek yerel yönetim modeli, diğer belediyeler için ilham verici bir örnek teşkil etmektedir

conquerir-un-travail-digne-et-emancipateur_resize.webp

GRİNGY

FRANSA

Fransız Komünist Partisi üyesi Philippe Rio, 2014 yılından günümüze Paris'in güneyinde bir banliyö kenti olan Grigny'nin belediye başkanlığını yürütmektedir. Grigny şehri, Fransa'nın en yoksul ve her alanda ayrımcılığa uğrayan şehirlerinden biri olarak yüksek işsizlik oranı ve yoğun göçmen nüfusu ile dikkat çekmektedir. Bu zorluklara rağmen, Grigny Belediyesi sosyal ve ekonomik dışlanmaya karşı emekten yana politikalarla şehri dönüştürmüş ve şehrin uluslararası alanda tanınmasını sağlamıştır. Philippe Rio, 2014 yerel seçimlerinde belediye başkanı seçilmiş ve 2020'de tekrar seçilmiştir. 2021'de, City Mayors Foundation tarafından COVID-19 pandemisi sırasında ve yoksullukla mücadelede gösterdiği olağanüstü liderlik için "Dünyanın En İyi Belediye Başkanı" ödülünü almıştır. Bu ödülün alınmasında, Rio'nun yaşam boyu eğitim programları ve jeotermal enerji üretimindeki başarılarının da etkisi büyüktür. Belediye başkanının süper kahraman olmadığını ve halka hizmet etmek için çalıştığını vurgulayan Rio, Grigny sakinlerini desteklemek için birçok yenilikçi sosyal program uygulamıştır. COVID-19 pandemisi sırasında acil gıda kuponları dağıtarak ve maskeler tedarik ederek yoksul halka destek olmuştur. Grigny Belediyesi yönetimi, eğitim politikalarını kültür ve sporla entegre ederek geliştirmiş ve yaşam boyu öğrenmeye yönelik çeşitli programlar sunmuştur. Genç ve yetişkinler için diplomaları olmasa bile eğitim almalarına olanak tanıyan üç okul kurulmuştur. Bu okullar; Fransızca öğretim, yetenek kazanma ve istihdama yönelik eğitimler sunmaktadır. Belediye, kentin doğal gaz bağımlılığını düşürmek ve yoksulların ödenmemiş faturalarıyla ilgili sorunları çözmek için %100 hissesi kamuya ait bir jeotermal enerji projesi başlatmıştır. Bu proje, konut ısınma faturalarını %25 oranında azaltmış ve yıllık on beş bin ton CO2 salımını engellemiştir. Bu politikalar Belediye’nin ekolojik sürdürülebilirliğe verdiği önemin göstergesi olmuştur. Grigny Belediyesi yoksullukla ve kentler arası adaletsiz hizmet sunumuna karşı mücadele etmek için 2017'de işçi sınıfı mahallelerine daha fazla kaynak talep eden "Grigny'den İtiraz" adlı girişimi organize etmiştir. Bu girişim çerçevesinde banliyölere yapılacak yatırımlar adına diğer belediye başkanlarıyla işbirliği içinde çalışılmış ve bu çabaların sonucu olarak, Grigny kenti için 2 milyar avro fon sağlanmıştır. Grigny belediyesi, artan polis şiddetine karşı halkın yanında olan türden bir yerel polis teşkilatını savunmaktadır. Bu çerçevede kentteki yerel polis karakollarının kapatılmasını ve polis güçlerinin azaltılmasını eleştirmiş, bunun yerine halka eşit ve adaletli şekilde yaklaşan toplum destekli polis teşkilatının kurulması için mücadele yürütmüştür. Philippe Rio'nun önderliğindeki Grigny Belediyesi’nin emekten yana sosyal programları, eğitime ve çevresel sürdürülebilirliğe verdiği önem, yoksulluk ve eşitsizlikle mücadele çabaları belediyenin uluslararası alanda tanınmasını sağlamış ve diğer şehirler için örnek teşkil etmiştir.

16AGO2024_Alex Rocha_Reuniao Moradores_Ilhas_-11.jpg

PORTO ALEGRE

BREZİLYA

1964-85 yılları arası süren askeri diktatörlük dönemi sonrası, 1988 yılında yeni Anayasanın yürürlüğe girmesinden hemen bir sene sonra, Lula önderliğindeki İşçi Partisi, Rio Grande do Sul eyaletinin başkenti olan 1,3 milyonluk Porto Alegre Belediyesi’ni kazanmış ve 2004 yılına kadar 4 dönem kenti yönetmiştir. İşçi Partisi’nin bu başarısında neoliberalizmin yoksulluk, işsizlik ve sosyo-mekânsal ayrıştırma politikalarına karşı halkın yükselen protesto hareketlerinin büyük etkisi olmuştur. İşçi Partisi yönetime geldikten sonra Porto Alegre Belediyesi toplu taşıma, çevresel sürdürülebilirlik, yerel ekonomik kalkınma, şeffaflık ve sosyal adalet gibi konularda önemli reformlar yapmıştır. Söz konusu politikaların dışında Porto Alegre Belediyesi’ni özgün kılan taraf ise ülke ve dünya belediyecilik gündeminde ses getiren ve birçok kent yönetimine örnek teşkil eden“Katılımcı Bütçe” uygulaması olmuştur. 1989 yılından sonra yavaş yavaş oturmaya başlayan katılımcı bütçe süreci, 1996 yılına gelindiğinde Porto Alegre'de 44 mahallede 14.000'den fazla vatandaşın katılımıyla gerçekleştirilmiş ve vatandaşlar belediye bütçesinin yaklaşık %20'sinin nasıl harcanacağını belirler hale gelmiştir. Belediye bu model çerçevesinde, özellikle fiziksel altyapı projeleri, eğitim ve sağlık gibi alanlarda, yoksul bölgelerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere daha etkili hizmetler üretmiştir. Katılımcı Bütçe süreci üç aşamalı bir örgütlenme yapısından oluşmuştur. İlk aşamada, her yılın mart ayından haziran ayına kadar mahalle delegeleri seçilmiştir. Bu delegeler, bölgesel ve tematik oturumlar oluşturarak, bir önceki senenin yatırımlarını, eksiklerini, ihtiyaçlarını ortaya koymuş ve bir sonraki yılın planını hazırlamıştır. Söz konusu planlama süreci; ulaşım, eğitim ve spor, sağlık, kültür, ekonomik kalkınma, vergilendirme alanındaki altı tematik başlık arasından öncelikli olan üç başlığın saptanması ile gerçekleştirilmiştir. İkinci aşamada, 16 bölgeye bölünmüş kentin her bölgesinden seçilmiş iki temsilci ile birlikte sendika ve demokratik kitle örgütü temsilcilerinden oluşan toplam 44 temsilcinin meydana getirdiği bir kurul oluşturulmuştur. Bu kurul, Belediye’nin Planlama Komitesi ile ortak toplantılar gerçekleştirmiş ve bütçenin nasıl kullanılacağına tabandan gelen talepler ekseninde karar vermiştir. Son aşamada ise, artık netleştirilmiş olan bütçe planı, Belediye Başkanı’nın önerisi olarak Belediye Meclisi’ne sunulmuş ve sağ partilerin muhalefetine rağmen kabul edilmiştir. 1989 yılından itibaren hayata geçirilen katılımcı bütçe uygulaması ile yukarıda anılan altı başlıktaki sorunlara ilişkin önemli başarılar elde edilmiş ve bu uygulama Rio Grande do Sul eyaletinde geniş bir alana yayılmıştır. Söz konusu altı tematik konuya ilişkin geliştirilen çözümlerin yanında kayırmacılık ve rüşvetin de önüne geçilmiş, yönetimde şeffaflık sağlanmış, özelleştirmeler durdurulmuştur. Bileşiminde birçok sol unsuru barındıran İşçi Partisi önderliğinde hayata geçirilen Porto Alegre deneyimi, dünyada sol hareketi tarafından önemli bir yerel yönetim uygulaması olarak anılmaktadır. İşçi Partisi, “demokrasinin demokratikleşmesi” sloganı ile bütünleştirdiği Porto Alegre kent yönetimini, belirli aralıklarla yapılan seçimlere dayalı burjuva demokrasisinden toplumsal özyönetime yönelen yeni devletin nüvesi olarak değerlendirmiştir. Halkın doğrudan demokrasi özlemine dayalı, merkezi iktidar olmadan yerelde iktidarlaşmayı hedefleyen, katılımcı yollarla yerel yönetimler üzerinden devleti denetleyeceğini savunan İşçi Partili kadrolar açısından Porto Alegre deneyimi; devlet aygıtında devrim yapmadan da toplumsal ilişkilerde hegemonya kurulabileceğinin önemli bir göstergesi olarak değerlendirilmektedir.

16853603193888.jpg

MARİNALEDA

İSPANYA

1975 yılında Franco'nun ölümünden sonra İspanya'da parlamenter demokrasiye geçiş süreci başlamış ve 1979 yılında yapılan ilk yerel seçimlerde, 30 yaşındaki Juan Manuel Sánchez Gordillo, İşçilerin Kolektif Birliği-Endülüs Sol Cephesi'nin adayı olarak oyların %76'sını almış ve Marinaleda Belediye Başkanı seçilmiştir. Gordillo önderliğindeki Marinaleda Belediyesi ilk olarak karar alma süreçlerini halka açmak için meclisler kurmuş ve belediye meclisi halk meclisinde alınan kararları doğrudan uygulayan yasal mecra konumuna gelmiştir. Kaynak dağıtımı, vergilendirme ve uygulamada öncelikli faaliyetler gibi konular geniş katılımlı halk meclislerinde belirlenmiştir. Marinaleda Belediyesi’nin bir diğer önemli çalışması ise kolektif tarımsal üretime dayalı kooperatiflerin geliştirilmesi alanında olmuştur. Belediyenin yaptığı çalışmalar neticesinde mısır, ayçiçeği, tütün, pamuk gibi ürünlerin yanı sıra zeytinyağı imalathanesi ve sebze işleme tesisleri açılmıştır. Belediye Meclisi üyeleri maaş almamış ve birçoğu tarlalarda üretime katılmıştır. Aynı zamanda bölgede toprak reformu talebiyle büyük eylemler, toprak işgalleri ve açlık grevleri düzenlenmiş ve bu eylemler neticesinde zengin köylülere ait geniş toprakların köylülere dağıtılması sağlanmıştır. Sosyal konut politikaları belediyenin göze çarpan bir diğer faaliyet alanıdır. Komşu belediye yerleşmelerinde konut kiraları çok yüksekken, mülkiyeti kooperatife ait konutlar Marinaleda’da halka çok cüzi fiyata kiralanmıştır. Yeni konutların inşasında ise köylülerin ortak çalışması ve kooperatif desteği zorunlu tutulmuştur. Bununla birlikte köyde konserler, atölye, film gösterimi gibi sosyo-kültürel faaliyetlerin yürütüldüğü sendika barı, spor salonu, amfi tiyatro ve kültür merkezi yapıları inşa edilmiştir. Marinaleda’daki tüm devlet okullarında öğrenci yemekleri kooperatif tarafından ücretsiz sağlanmış, kreş ücretleri çok düşük tutulmuştur. Bununla birlikte hükümetin eğitimde özelleştirme girişimlerine karşı etkin eylemler düzenlenmiş ve başarılı olunmuştur. Söz konusu uygulamalar ve politikalar Gordillo'nun liderliğinde Marinaleda'nın devrimci ve kolektif bir yapıya kavuşmasına önemli katkılar sağlamıştır. İşçilerin Kolektif Birliği-Endülüs Sol Cephesi’nin belediye yönetiminde olduğu süreçte süpermarketler işgal edilerek temel gıda maddeleri halka ücretsiz olarak dağıtılmış, iki genel grev yapılmış, 2012 yılında Marinaleda’dan Endülüs Bölgesi çevresinde üç hafta süren bir yürüyüş gerçekleştirilmiş, askeri araziler ve bakanlık binaları işgal edilmiş, belediyenin borçlarını ödememesi için etkili kampanyalar ve özelleştirme karşıtı protestolar düzenlenmiştir. Bu mücadeleler, halkın doğrudan katılımını teşvik eden ve toplum yararını merkeze alan kolektif bir hareketin önemli örnekleri olmuştur. Belediye Başkanı Gordillo'nun liderliğindeki bu eylemler, yalnızca Marinaleda'nın değil, İspanya toplumsal muhalefet kesimlerinin tümünün dikkatini çekmiş ve hak mücadelelerinde ilham kaynağı olmuştur.

38db9cf4-4cf2-49af-a8fa-b05656dbb79a.jpg

ÇİN

Mao Zedung önderliğinde 1949 yılında gerçekleşen Demokratik Halk Devrimi sonrası Çin yerel yönetim sistemi içinden geçilen siyasal süreçlere göre farklı içeriklere sahip olmuştur. 1949 devriminden 1958’deki “Büyük İleri Atılım” sürecine kadarki kuruluş döneminde Çin yerel yönetimleri kırsal alanda yerel halk kongreleri (yasama) ve yerel halk hükümetleri (yürütme) şeklinde örgütlenmişlerdir. Kentsel alanlarda ise sokak, mahalle komiteleri oluşturulmuş ve bunlar şehirlerdeki yerel kongre (yasama) ve yerel hükümet’lere (yürütme) bağlı olarak çalışmışlardır. 1958 yılında başlayan “Büyük İleri Atılım” ile tarımsal üretim yanında kentsel alanlardaki sınai üretimin artırılması programlanmış ve bu iki sektör birleştirilmeye çalışılmıştır. Bu süreçte kırsal alanlarda kolektif tarımsal üretimin ve sosyalist yaşamın organize edilmesi için temel yönetim birimleri olarak halk komünleri oluşturulmuştur. Kentsel alanlarda ise yönetimin en üst organı olarak şehir halk hükümetleri kurularak kent genelindeki yerel yönetim faaliyetlerini denetleyen organa dönüştürülmüştür. 1966 yılında ise “Büyük Proleter Kültür Devrimi” süreci başlamıştır. Dünyadaki 1968 gençlik hareketine de ilham kaynağı olan bu devrimin en önemli amacı, sosyalist iktidar altında devrimleri süreklileştirmek ve parti bürokrasisi içindeki kapitalist yolculara karşı mücadele etmek olmuştur. Yeni bürokrat burjuvazi olarak adlandırılan bu kesime karşı yürütülen çetin mücadelelerde halk komünleri ve şehir halk hükümetlerinin yanında devrimci komiteler kurulmuştur. Kültür Devrimi sürecinin en önemli yerel yönetim deneyimi olan Şangay Komünü, dünya sol hareketi tarafından yerelin devrimci enerjisini açığa çıkaran örnek siyasal-yönetsel birim olarak değerlendirilmektedir. Mao Zedung'un 1976'daki ölümünden sonra, Çin'in siyasi ve ekonomik sisteminde önemli dönüşümler meydana gelmiş ve bu durum yerel yönetimler üzerinde de etkili olmuştur. Deng Xiaoping liderliğinde merkezi hükümet, sermayeye alan açan mali reformlar ve dışa açılma politikası ile özellikle eyalet ve belediye düzeyindeki yerel yönetimlere ekonomik karar alma süreçlerinde daha fazla özerklik vermiştir. 1970'lerin sonlarında başlayan söz konusu ekonomik reformlar, kamu kurumlarının yanında piyasa odaklı politikaların benimsenmesini de içermiştir. Yerel yönetimler ise bu reformların aktif taşıyıcıları olmuş, merkezi hükümet ile yerel halk arasında aracılık görevi üstlenmiş, yabancı yatırımları çekmek ve yerel sanayi girişimleri teşvik etmek gibi yeni politikaların uygulanmasından da sorumlu olmuşlardır. 1990'larda uygulamaya konan yeni mali reformlar, yerel yönetimlerin rolünü daha da güçlendirmiştir. Bu reformlar sayesinde yerel yönetimler, vergi gelirlerinin daha büyük bir kısmını ellerinde tutma imkanına sahip olmuş ve bu gelirleri yerel altyapı ve hizmetlere yeniden yatırabilmiştir. 1980’lerden günümüze kadar olan süreçte Çin’e hem yerli hem de yabancı sermayenin ulaşım, konut ve fiziksel altyapı gibi alanlarda büyük yatırımları olmuş, yerel yönetimler de bu yatırımları mekânsal planlar yoluyla desteklemişlerdir. Yabancı yatırımları çekmek amacıyla kurulan özel ekonomik bölgeler (SEZ’ler), Çin’in kentleşmesinde kilit bir faktör olmuştur. Bu bölgeler, genellikle kentsel alanlarda yoğunlaşmış olup, Shenzhen ve Şangay gibi şehirlerin hızla büyümesine neden olmuştur. Bu bölgelerin başarısı, daha fazla yatırım ve ekonomik kümelenmelerin gelişimini teşvik etmiş, dolayısıyla kentler hem giderek yoğunlaşmış hem de geniş alanlara yayılmışlardır. Shenzhen Özel Ekonomik Bölgesi (SEZ), Pekin Metro Sistemi, Hangzhou Akıllı Şehir Projesi, Shanghai Pudong Bölgesinin Gelişimi, Yüksek Hızlı Tren Hatları gibi Büyük Projeler, Çin’in sosyalist piyasa ekonomisi yönelimi çerçevesinde uygulanan kentsel projelerdir. Çin belediyeleri, bu projelerin planlanması, finanse edilmesi ve uygulanmasında kilit bir rol oynamıştır.

kerala.jpg

KERELA

HİNDİSTAN

Kerala, Hindistan'ın güneybatısında yer alan bir eyalet olarak, sosyalist yerel politikaları ile dikkat çekmektedir. 1957'de Hindistan Komünist Partisi, Kerala'da yasal seçimler sonucunda Eyalet yönetimini ve Eyalet’teki birçok belediyeyi kazanmış ve bu durum O’nu dünyada seçim yoluyla eyalet düzeyinde yönetime gelen ilk komünist partili idareler arasına sokmuştur. 1970’lere kadar Komünist Parti, tarımda verimliliği artırmak amacıyla toprak reformuna odaklanmış, tarım işçileri ve küçük çiftçilerin toprak edinme haklarına kavuşmasını sağlamıştır. Eğitimde, okuryazarlık oranını artırmak amacıyla geniş çaplı kampanyalar başlatmış ve yine bu dönemde, kırsal bölgelere temel sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması öncelikli hale getirilerek sağlık hizmetlerinin erişilebilirliği artırılmıştır. 1970'lere gelindiğinde, Kerala'da eğitim alanında çok önemli gelişmeler yaşanmıştır. Her köyde okul açılması hedefi ile eğitim altyapısı hızla geliştirilirken yetişkinler için özel eğitim programları ile okuryazarlık teşvik edilmiştir. Aynı zamanda komünist yönetimin sosyal adalet politikaları, kadınların eğitim ve iş gücüne katılımına yönelik başarılı uygulamalar geliştirmesine yardımcı olmuştur. Toplum sağlığını koruma amacıyla başlatılan aşılama kampanyaları da yine bu dönemde başarıyla devam etmiştir. 1980 yılında Kerala’daki komünist ve çeşitli sol eğilimli partileri bir araya getiren Sol Demokratik Cephe (Left Democratic Front - LDF) ittifakı kurulmuştur. Bu ittifak tarafından 1987-1991 yılları arasında başlatılan Yeni Demokratik İnisiyatifler Kampanyası, Kerala’nın gelişim tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Kampanya, hem ekolojik hem de toplumsal sorunlara çözüm getirmek amacıyla yenilikçi yaklaşımlar sunmuş ve uluslararası sosyalist arenada büyük ses getirmiştir. Kampanya kapsamında tarımda sömürünün önüne geçmek için toprak reformu genişletilmiş, yoksul ailelere gıda yardımı sağlanmış, halk sağlığı uygulamaları geliştirilmiş, tarım işçilerinin hakları genişletilmiş, sınıfsal bir sömürü piramidi olan kast siteminin en altını oluşturan emekçi sınıflar için kamu istihdamı sağlanmıştır. Yeni Demokratik İnisiyatifler çalışmaları sürecinde okuryazarlık kampanyası başlatılmış ve böylece emekçi sınıfların eğitim seviyesini yükseltmek amaçlanmıştır. Bu doğrultuda, 1960’lı yıllarda kurulan Kerala Halk Bilim Hareketi’nin 2000 gönüllü çalışanı mahallelerde derslikler oluşturmuş ve 860 köyde halkın dahil olduğu komiteler kurulmuştur. Komiteler ve bu komitelerde gönüllü faaliyet yürüten aydın-sanatçıların etkinlikleri sayesinde okuryazarlık oranı %100'e yaklaşmış, sağlık bilinci, ölçü ve saat okuma, toplumsal cinsiyet eşitliği konularında ilerleme sağlanmış, aynı zamanda yurttaşlık bilinci gelişmiş ve halk yerel yönetimlerden karar süreçlerinde daha fazla katılmayı talep eder hale gelmiştir. Kerala halk komitelerinin bahsi geçen çalışmaları sonucunda, 1990'da UNESCO okuryazarlık ödülü Kerala Halk Bilim Hareketi'ne verilmiştir. Yine bu kampanya kapsamında 200.000 adet ekolojik mutfak kurulmuş, pilot kent ve köylerde Entegre Kırsal Teknoloji Merkezleri inşa edilmiştir. Böylece yüksek oranda enerji tasarrufu sağlanmış, sağlık sorunları azaltılmış ve ekosistem korunmuştur. Bununla birlikte Kampanya çerçevesinde halk, uzmanlar ve bilim insanlarından oluşan komiteler kurularak kaynak planlaması programı başlatılmıştır. Söz konusu planlama sürecinde güncel bilimsel yöntemlerle yeni arazi kullanımı haritaları oluşturularak doğal varlıkların bulunduğu alanların mekânsal olarak planlanması sağlanmıştır. Böylece tarımsal alanların, su ve orman kaynaklarının kullanımında ekolojik üretim yöntemleri geliştirilmiş, tarımsal üretimde çeşitlilik sağlanmış, kullanılmayan tarlalar üretime açılmış, gençler için yeni üretim alanları sağlanarak bölgeden dışarıya göç engellenmiştir. 1990'lar ise, Kerala'nın sosyal ve ekonomik altyapısını güçlendirdiği bir dönem olmuştur. “People's Plan Campaign” ile kaynakların yerel düzeyde katılımcı planlamasına imkân tanınmış ve bu kampanya kapsamında kurulan Kudumbashree programı ile kadınların ekonomik ve sosyal yaşamda güçlenmesi sağlanmıştır. Kudumbashree'nin üyeleri yalnızca kadınlardan oluşmaktadır ve programın temel amacı, kadınları ekonomik olarak bağımsız hale getirmek ve onları sosyal ve politik süreçlere daha fazla dahil etmektir. Kerala eyaleti yönetimi ve bu eyaletteki sol belediyelerin dünyada yankı uyandırdığı bir diğer süreç de COVID-19 salgınına karşı uyguladığı politikalarla stratejilerle gerçekleşmiştir. Özellikle kadınlara, göçmenlere ve yoksullara yönelik Kerala'nın geniş çaplı ve kapsayıcı uygulamaları ve kriz yönetimi, Kerala'yı salgınla mücadelede Hindistan’ın diğer bölgelerinden farklı kılan unsurlardır. Kerala’nın yukarıda bahsi geçen politikaları ve uygulamaları, O’nu sadece yalnızca Asya kıtasında değil dünya yerel yönetimler alanında sürekli referans verilen bir örnek haline gelmiştir. Gordillo önderliğindeki Marinaleda Belediyesi ilk olarak karar alma süreçlerini halka açmak için meclisler kurmuş ve belediye meclisi halk meclisinde alınan kararları doğrudan uygulayan yasal mecra konumuna gelmiştir. Kaynak dağıtımı, vergilendirme ve uygulamada öncelikli faaliyetler gibi konular geniş katılımlı halk meclislerinde belirlenmiştir. Marinaleda Belediyesi’nin bir diğer önemli çalışması ise kolektif tarımsal üretime dayalı kooperatiflerin geliştirilmesi alanında olmuştur. Belediyenin yaptığı çalışmalar neticesinde mısır, ayçiçeği, tütün, pamuk gibi ürünlerin yanı sıra zeytinyağı imalathanesi ve sebze işleme tesisleri açılmıştır. Belediye Meclisi üyeleri maaş almamış ve birçoğu tarlalarda üretime katılmıştır. Aynı zamanda bölgede toprak reformu talebiyle büyük eylemler, toprak işgalleri ve açlık grevleri düzenlenmiş ve bu eylemler neticesinde zengin köylülere ait geniş toprakların köylülere dağıtılması sağlanmıştır. Sosyal konut politikaları belediyenin göze çarpan bir diğer faaliyet alanıdır. Komşu belediye yerleşmelerinde konut kiraları çok yüksekken, mülkiyeti kooperatife ait konutlar Marinaleda’da halka çok cüzi fiyata kiralanmıştır. Yeni konutların inşasında ise köylülerin ortak çalışması ve kooperatif desteği zorunlu tutulmuştur. Bununla birlikte köyde konserler, atölye, film gösterimi gibi sosyo-kültürel faaliyetlerin yürütüldüğü sendika barı, spor salonu, amfi tiyatro ve kültür merkezi yapıları inşa edilmiştir. Marinaleda’daki tüm devlet okullarında öğrenci yemekleri kooperatif tarafından ücretsiz sağlanmış, kreş ücretleri çok düşük tutulmuştur. Bununla birlikte hükümetin eğitimde özelleştirme girişimlerine karşı etkin eylemler düzenlenmiş ve başarılı olunmuştur. Söz konusu uygulamalar ve politikalar Gordillo'nun liderliğinde Marinaleda'nın devrimci ve kolektif bir yapıya kavuşmasına önemli katkılar sağlamıştır. İşçilerin Kolektif Birliği-Endülüs Sol Cephesi’nin belediye yönetiminde olduğu süreçte süpermarketler işgal edilerek temel gıda maddeleri halka ücretsiz olarak dağıtılmış, iki genel grev yapılmış, 2012 yılında Marinaleda’dan Endülüs Bölgesi çevresinde üç hafta süren bir yürüyüş gerçekleştirilmiş, askeri araziler ve bakanlık binaları işgal edilmiş, belediyenin borçlarını ödememesi için etkili kampanyalar ve özelleştirme karşıtı protestolar düzenlenmiştir. Bu mücadeleler, halkın doğrudan katılımını teşvik eden ve toplum yararını merkeze alan kolektif bir hareketin önemli örnekleri olmuştur. Belediye Başkanı Gordillo'nun liderliğindeki bu eylemler, yalnızca Marinaleda'nın değil, İspanya toplumsal muhalefet kesimlerinin tümünün dikkatini çekmiş ve hak mücadelelerinde ilham kaynağı olmuştur.

bottom of page